İltica Hukuku

POLİTİKALAR DEĞİŞSEDE GERÇEKLER DEĞİŞMİYOR

Göç konusu tarih boyunca tüm devletler için az ya da çok sorun ve gündem olmaya devam etmiştir. Hollanda açısından da durum farklılık arz etmez. Her yıl yirmi binden fazla mülteci kabul eden bu ülkede son birkaç yıldır bu rakamlar yıllık elli bin sınırlarına ulaşmıştır. Suriye ve ardından Ukrayna savaşları nedeni ile milyonlarca kişi AB ülkelerine sığınmış olup bu insan hareketliliği nedeni ile yoğun mülteci kabul eden ülkelerde alışık olunmayan süreçler yaşanmaya başlanmıştır. Rutin göçmen akını dışında savaş nedeni le yaşanan olumsuz gelişmeler, tüm devletlerin dengelerini etkilemeye devam etmektedir.  

Son dönemde Suriye, Ukrayna, Afganistan ve Afrika Ülkelerinden gelen mültecilere Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklardan kaçarak gelen mülteciler de eklenmiştir. Son verilere göre Türkiye’den gelen mülteciler sayısal olarak ilk üç ülkeden birisi haline gelmiştir.    

Her devlette olduğu gibi Hollanda Devleti ’de gelen düzensiz göç akınını önlemek adına bir takım düzenlemeler yapmakta olup politika değişikliklerine gitti görülmektedir. Geçen yılın sonunda  Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanlığı  Türkiye’den gelen göçmenler ile ilgili bir dizi politika değişikliği yapmış ve yeni yıl ile birlikte uygulamaya koymuştur. Bu değişikliklerin en önemlilerinden birisi  özellikle Gülenist olarak tanımlanan kişilerinin ülkelerine dönmeleri halinde diğer mülteciler ile aynı seviyede risk altında olacaklarının kabul edilmesidir.

Bilindiği üzere Hollanda Danıştayı tarafından Şubat 2019 tarihli verilen bir kararda Gülenist olarak kabul edilen kişilerin ülkelerine dönmelerinin yüksek risk taşıdığı kayıt altına alınmış olup bu karara dayanarak Gülenist olarak kabul edilen kişilere oturum verilmektedir. Bu yargı kararı ile birlikte  Hollanda Devleti tarafından her yıl yayınlanan Türkiye raporlarında da özellikle Gülenist’lere yönelik zulüm ve hukuksuz uygulamaların devam ettiği kayıt altına alınmaktadır.

Raporlarda özetle;

  • Hizmet Hareketi’nin ( Gülenistlerin )  diğer AB ülkelerinde olduğu gibi Hollanda’da da terör örgütü olarak kabul edilmediği,
  • 15 Temmuz 2016 tarihlinde meydana gelen darbe girişimi sonrası yaşananların iktidarın, muhalifleri ile bir hesaplaşması olarak kabul edildiği,
  • 15 Temmuz sonrası yaşanan yargılama süreçlerinde Gülenist’lere uygulanan  hukuksuzluklara rağmen üst düzey AKP yetkilileri ile zengin kişilerin soruşturmalardan hukuksuz şekillerde kurtuldukları,
  • Gülenist olduğu iddia edilen kişilerin genellikle adil olmayan bir duruşmadan sonra mahkûm olduklarını,
  • Türkiye’de yargıçlar ile savcılar ve avukatların Türk yetkililerinden bağımsız bir şekilde mesleklerini icra edemeyeceklerini
  • Gülenist’lerin avukatlarının, Gülen hareketi ile bağlantılı oldukları şüphesi altında kendilerinin de şüpheli olma riski altında oldukları,
  • Sadece Bankasya’ya para yatırma yada Baylock programı kullanma dışında bir çok nedenle insanların Gülenist adı ile fişlenerek terör yargılamalarına konu edildiği,
  • İktidarın hukuksuz eylemleri nedeni ile yurtdışına çıkan yada daha önceden yurtdışında bulunan Gülenist’lerin, Türk istihbaratı tarafından kaçırılarak ülkeye geri getirildiği,
  • Hali hazırda yurtdışında olan Gülenist’lerin de iade talepleri ve çeşitli baskılar nedeni ile rahat olmadıkları,
  • Gülenist’lerin Türkiye toplumunda nasıl ötekileştirildiği, damgalandığı ve ayrımcılığa uğradığı,
  • Gülenist’lerin yakını veya akrabası olmanın da mağrur olmak için yeterli olduğu  kayıt altına almıştır.

Raporlarda belirtilen bu hukuksuzluklar hali hazırda da mevcuttur.  Gülenist’lere yönelik farklı adlar altında operasyonlar, gözaltılar ve tutuklamalar yapılmakta olup binlerce kişinin mağduriyeti devam etmektedir. 

Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “1 ocak -31 aralık 2023 tarihi arasında  FETÖ’ye yönelik 6 bin 775 operasyon yapıldı. 9 bin 639 şüpheli gözaltına alınırken, 1.689 ’ü tutuklandı, 1.677 ’ü hakkında adli kontrol kararı verildi” açıklamasında bulunmuş olup operasyonların hız kesmeden devam edeceği mesajını vermiştir. Benzer şekilde Türkiye Adalet Bakan Yılmaz Tunç yaptığı bir açıklamada Gülenistlere yönelik yapılan yargılamalarda 4 bin 891 mahkumiyet kararı verildiği ve hali hazırda ceza evlerinde 15 bin 050 Gülenist olduğu iddia edilen kişinin tutuklu ve hükümlü olrak kaldığı belirtilmiştir.      

Türkiye’de hali hazırda tüm muhalif kesimlere yönelik devam eden baskı ve hukuksuzluklar içerisinde Gülenist’lere yapılan zulmün soykırım dışında bir tanımı yoktur. Zira toplumun tüm kesimleri karşısında şeytanlaştırılan, ötekileştirilen  ve damgalanan bu kitlenin insanları en temel haklarından mahrum edilmeye devam edilmektedir. Hukuki olmayan sudan sebepler ile bu insanların en temel yaşam ve adil yargılanma hakları elinden alınmakta  olup iktidar tarafında olmadıkları ve rüşvet vermedikleri için kendilerine karşı yapılan bu zulüm devam etmektedir.

Toplumda muazzam bir korku imparatorluğu kurulmuş olup iktidar partisi taraftarlarının veya atanmış bakanların dahi bir gün Gülenist olma iddiası ile yargılanma korkuları vardır. Kiminin kendisi kiminin ise akrabaları üzerinden yapılan ötekileştirme ve damgalama faaliyetleri her geçen gün devam etmektedir ve maalesef cezaevleri dolup dolup boşalmaktadır.

Hal böyleyken Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanlığının politika değişikliğini anlamak mümkün değildir.  Zira ;

Türkiye’de zulüm artarak devam etmekte ve iktidarın zulmünden korkan tüm kesimler sessizce sırasını beklemektedir.

Türk İç İşleri Bakanının verdiği verilerde görüleceği üzere Gülenistlere yönelik operasyonlar ve tutuklamalar da devam etmektedir.

Hukuksuz uygulamalar ile mağdur edilmiş iki milyona yakın insanın kendi aralarında yaptıkları yardımlar dahi suç kabul edilerek “Yeniden Yapılanma” adı ile operasyonlar yapılmaktadır.

Gülenistlere yönelik yapılan yargılamalarda  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden Yalçınkaya Kararı gibi  lehe kararlar çıkmış olsa dahi Türk Mahkemeleri bu lehe hükümleri uygulamamakta ve sanıklar hakkında verilen cezaların hemen hemen hepsi onaylanmakta olup tahliye olan bir kısım sanıklar dahi tekrar cezaevine gönderilerek kesinleşmiş cezalarını tamamlamaya devam etmektedir.

Avrupa Konseyi’nin kabul ederek yayınladığı son işkence raporunda da görüleceği üzere Türkiye’de bulunan cezaevlerinde ağır insan hakkı ihlalleri devam etmekte olup işkence oranın arttı tespit edilmiştir. Mevcut tutuklu ve hükümlüler arasında binlerce masum kadın ve çocuğun olduğu bilinmekte olup bu çocuklar ceza evlerinin olumsuz şartlarında büyümek zorunda bırakılmıştır.

Özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra toplumsal hayatın içerinde ötekileştirilen ve şeytanlaştırılan bu kitlenin insanları  kamu sektöründe iş bulamadıkları gibi özel sektörde de türlü zorluklar ile karşılaşmakta olup çalışma hayatı ellerinden alınan bu insanların mağduriyetleri de artarak devam etmektedir. 

Geçmişte bir şekilde Gülen Hareketinin içinde yer alan yada faaliyetlerine katılan yada ailesinden ve akrabalarından birisinin bu harekete üye olduğu bilinen herhangi biri sıranın kendisine geleceğinden korkmakta olup hakkında soruşturma açılmasını beklemeden ilk fırsatta ülkeden kaçmaya devam etmektedir.            

   Hollanda, AB hukuk mevzuatını kabul etmiş ve uygulayan bir hukuk devletidir. Bu zamana kadar insan hakları konusunda da diğer AB ülkelerine nispetle bir adım önde olmuş ve olmaya devam etmektedir. Politik kararlar gerçekleri değiştirmeyeceği gibi Türkiye’den gelen mültecilere yönelik verilecek olumsuz kararlarda da yargının bu hatayı düzelteceği aşikardır. Zira Danıştayın 2019 tarihinde verdiği karar öncesindeki durum ile şu anda yaşanan süreç arasında bir fark olmadığı gibi Türkiye’de muhalif olan tüm kesimlere yönelik zulmün artarak devam ettiği de somut bir gerçektir.

Umarız Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanlığı bu politika değişikliğini tekrar gözden geçirir ve uygulamaz. Zira bu hali ile değerlendirme yapacak olur ise hali hazırda uzun süredir kamplarda kalan binlerce insan mağdur olmaya devam edecektir.

“Yanlış hesap Bağdat’tan döner ve zararın neresinden dönülür ise kardır. “

Saygılarımızla.